Gönye Nasıl Bir Şey? Gücün, Düzenin ve Vatandaşlığın Açısını Ölçmek
Bir siyaset bilimci olarak güç ilişkilerini incelerken, çoğu zaman aklıma şu soru gelir: “Toplumda kimin eli gönye tutuyor?” Gönye, basit bir ölçüm aleti gibi görünür ama aslında düzenin sembolüdür. Açılar arasındaki mesafeyi belirler, sapmayı düzeltir, biçimsizi biçimlendirir. Tıpkı modern devletin, bireyleri belirli normlara göre hizaya getirmesi gibi. Bu yazı, bir marangozun değil, bir siyaset bilimcinin gözünden “gönye”yi anlamaya çalışacak.
İktidarın Gönye Hali
Devlet, tıpkı bir gönye gibi, düzeni sağlama ve ölçüyü koruma iddiasındadır. Ancak bu ölçü kimin ölçüsüdür? İktidar denilen yapı, toplumsal ilişkilerdeki eğriliği düzeltmek bahanesiyle kendi doğrusunu dayatır. Michel Foucault’nun kavramsallaştırdığı gibi, her ölçme, aynı zamanda bir normalleştirme eylemidir. “Doğru açı”yı kim belirler? Devlet mi, halk mı, ideoloji mi?
Bu noktada gönye, sadece bir araç değil, aynı zamanda bir iktidar metaforu hâline gelir. Her ölçüm, bir düzen yaratır; her düzen, bir dışlama üretir. Gönye, bir açı kadar basit ama bir sistem kadar karmaşık olabilir.
Kurumların Gönyeleşmesi
Kurumlar, devletin ellerindeki gönyelerdir. Eğitimden hukuka, medyadan ekonomiye kadar her alan, toplumsal “eğrilikleri” düzeltme misyonunu taşır. Ancak bu düzeltme süreci çoğu zaman bireyin özgün açısını törpüler. Üniversiteler, özgür düşünceyi beslemesi gerekirken, bazen tek tip düşünceye yönlendirir. Tıpkı yanlış hizalanmış bir tahtayı düzeltmeye çalışan usta gibi, kurumlar da toplumu “kendi doğrularına” göre şekillendirir.
İdeoloji burada gönye kadar keskindir: sapma kabul etmez, farklılıkları biçimsiz görür. Ama soru şu: Eğriyi düzeltirken özgürlüğü büküyor muyuz?
Vatandaşlık: Gönye ile Ölçülen Sadakat
Vatandaşlık, modern siyasal sistemlerin bireyleriyle kurduğu en temel ilişkidir. Devlet, vatandaşı “ölçer” — sadakatini, üretkenliğini, itaatini, hatta duygularını. Bu ölçüm, gönye gibi tarafsız görünür ama aslında ideolojik bir ölçümdür. Vatandaş, bu gönye içinde ne kadar “doğru” duruyorsa o kadar kabul edilir. Aksi hâlde “sapmış”, “düzeltilecek” bir figür hâline gelir.
Bu noktada şu soruyu sormalıyız: Bir vatandaş, devletin gönyesiyle mi ölçülmeli, yoksa kendi açısını kendisi mi belirlemeli?
Erkek ve Kadın Bakışlarının Siyasi Gönye Üzerindeki Rolü
Erkek egemen siyaset, genellikle stratejik ve güç odaklı bir gönye kullanır. Açıları çıkar ilişkileriyle hesaplar; her karar bir satranç hamlesi gibidir. Kadınların bakış açısı ise çoğu zaman demokratik katılım ve toplumsal etkileşim odaklıdır. Kadınlar gönyeyi değil, dengeyi arar. Onların siyasete kattığı açı, iktidarın keskin kenarlarını yumuşatır.
Bu iki bakış açısı bir araya geldiğinde, siyaset yalnızca güç dağılımı değil, ilişki ağı hâline gelir. Peki, iktidarın gönyesini kim tutmalı? Gücü elinde bulunduran mı, yoksa onu dengeleyen mi?
İdeolojinin Açıları: Düz Görünen Eğriler
Her ideoloji, kendi doğrusunu “tek doğru” olarak sunar. Oysa gönye ile ölçülen her doğru, başka bir bağlamda eğri olabilir. Kapitalizm, özgürlüğü doğru açı olarak gösterirken; sosyalizm, eşitliği merkeze alır. Liberalizm bireyin açısını korumaya çalışırken; otoriter sistemler bu açıyı sabitlemek ister. Fakat gerçek siyasal olgunluk, gönyeyi sabitlemekte değil, onu esnetebilmekte yatar.
Toplumun dengesi, farklı açılardan gelen doğruların kesiştiği noktada kurulur. Bu nedenle, siyaset bir gönye değil, belki de sürekli yeniden çizilen bir geometri problemidir.
Provokatif Sonuç: Kimin Açıyla Ölçülüyoruz?
Toplumsal düzen, bireyleri ölçmek, biçmek ve hizaya sokmak için kendi gönyesini kullanır. Ancak bu gönye, zamanla kendi doğruluğunu kaybedebilir. Bu durumda sorulması gereken soru nettir: Gönye bizi mi ölçüyor, yoksa biz mi gönye tutuyoruz?
Belki de siyaset biliminin en temel sorusu budur. Çünkü iktidar, sadece emir veren değil, ölçüyü belirleyendir. Eğer ölçü değişirse, düzen de değişir. Belki de artık yeni bir gönye zamanı gelmiştir — daha adil, daha esnek, daha insani bir gönye.